2 Mart 2012 Cuma

Paris'te bir gece / Midnight In Paris

Ben de çok özel bir yeri olan, Woody Allen'ın yaptığı en güzel filmlerden biri olarak düşündüğüm bir film oldu Paris'te bir gece.
" Adam yapıyor beyler".
Gil (Owen Wilson) ve nişanlısı Inez (Rachel McAdams) Inez'in babasının iş görüşmesi dolayısıyla Paris'e giderler. Gil bir yazardır ve kitabı üzerinde çalışmak için gerekli ilhamı ve enerjiyi kendisinde bir türlü bulamamaktadır. Bir akşam Inez'in arkadaşlarıyla yemeğe çıkarlar ve daha sonra herkes dansa gitmek ister fakat Gil dansa gitmeyi istemez ve otele yürümeye karar vererek kendisini Paris sokaklarına bırakır. Belki aşık olduğu bu büyülü şehir ona ihtiyacı olan ilhamı verecektir umuduyla sokaklarda gezinirken kendini yoldaki merdivenlere bırakıp etrafı seyreder ve o sırada gizemli bir araba önünde durur. İçeriden çıkan insanlar kendisini zorla arabaya alırlar ve Gil bir anda inanılmaz bir dünyanın içine düşer! Bu dünyada yok yoktur! Hemingway'den, Picasso'ya, Cole Porter'dan Salvador Dali'ye, F.Scott Fitzgerald'dan Zelda Fitzgerald'a kadar bir çok sanatın köşe taşıyla tanışma şansına erişir! Gil yaşadıklarının gerçek olup olmadığına inanmak için her gece bu macerayı yaşamaya ve bir yandan da kendisini keşfetmeye başlar. Bu kısıtlı süre içerisinde kendisiyle yaşadığı muhakeme ona nişanlısı ile gerçekten uygun olup olmadığını da sorgulatmaya başlar ve bir yandan da Inez'in cevap veremediği soruları başlayınca iyicene işin içinden çıkılmaz bir durum olur.
Gil bu karmaşanın içinden çıkıp, planlanmış hayatına geri mi dönecektir yoksa bu fantastik dünyanın bir üyesi olup kendini bulma şansına ulaşabilecek midir?

İlk olarak, çok yetenekli oyuncuların olduğunu belirtmekte fayda var. Owen Wilson ve Rachel McAdams'ı oldum olası çok sevmişimdir ve bu filmde çok güzel bir ikili olmuşlar. Bu aralar Paris'i konu alan birbirinden güzel filmler çekiliyor ve insan gerçekten bir kez daha hayran kalıyor bu büyülü şehre. Özellikle Allen amcamız olaya el attıysa zaten, beğenmemek imkansız.

Filmi bu kadar beğenmemin sebeplerinden biri de, sanatın her dalını ölümüne kullanmış olması. Tüm film boyunca yazarlar, ressamlar, müzisyenlerin konu alınmasını geçtim, afiş resmi de Van Gogh'un ünlü tablosu "Yıldızlı Geceler"in üzerine işlenmiş. Van Gogh bu tabloyu akıl hastanesinde kaldığı dönemlerde, odasının penceresinden bakarak resmetmiş.

Gelgelelim filmin müziklerine.. Ah bu soundtrackler adamı alkolik yapar! Adamı aşık yapar! Cole Porter'ın "Let's do it" isimli ölümsüz parçası olsun, yine Cole Porter'dan "You've got that thing", "You do something to me", Enoch Light'in sesinden Charleston ve daha neler neler var.

1920'lerin Parisindeyiz bir kere. İnsanın içinde her zaman var olan geçmişe dönüş, Altın Çağlarda yaşama aşkı bu sayede bir kez daha su yüzüne çıkıyor ve filmi bitirdiğinizde o içinizdeki sıcacık duyguyu uzun bir süre atamıyorsunuz.
Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden bir tanesi daha olarak yerini alıyor böylece Paris'te bir gece!

1 yorum:

  1. Bu filme Akademi ödüllerinde haksızlık yaptılar. en azından En İyi Film Müziği ödülünü almalıydı...

    YanıtlaSil