23 Mart 2012 Cuma

Gri Kurt - The Grey

Bu akşam sizlere vizyona yeni giren bir filmden bahsedeceğim, Türkçe'ye "Gri Kurt" olarak çevrildi, "The Grey".

Alaska'ya çalışmak üzere giden bir grup işçinin bulunduğu uçak kötü hava koşulları yüzünden çakılır ve sağ kalan yedi kişi, etrafta kardan başka hiçbir şeyin olmadığı, nerede olduklarını bilmedikleri bir bölgede doğaya karşı güçlü bir savaş vermek zorunda kalırlar. En büyük ve belki de tek düşmanları kurtlardır çünkü düştükleri bölge kurtların alanıdır ve onlardan kaçarken bir yandan da beslenmeli ve soğuktan donmamaları lazımdır.

Filmin yönetmeni, Joe Carnahan ve başrolde de Star Wars serisinden Qui-Gon Jinn olarak tanıdığımız Liam Neeson var.

Açıkcası ben filmi beğenmedim. Hatta gayet zaman kaybı gibi geldi. Sırf vizyona yeni girdiği için ve internette "Liam Neeson bu role hazırlanırken gerçek kurt eti yiyerek hayvanseverleri kızdırdı" gibi haberler okuduğumdan merakımdan seyrettim ama beklediğim gibi vasat bir şey çıktı.
Şöyle ki, başkarakterimiz John Ottway(Liam Neeson) uçak düşerken üç kişilik koltukta tek oturuyor ve yatarak, üç koltuğunda kemerini kendine bağlıyor. Fakat uçak düştükten sonra kendisini uçaktan uzakta, tek başına ( yanında ne düştüğü koltuk ne bir şey ) uyanırken görüyoruz. Daha sonra kaza yerine gittiğinde, koltuğa tek kemerle bağlı diğer arkadaşı ölümüne bağlı bir şekilde bağırırken görüyoruz. O adam tek kemerden çıkamamışken, bizim kahramanımızın nasıl üç kemeri de çözülmüş de uçaktan farklı bir yere düşmüş?
Daha sonra uçaktan tam yedi tane adam tabiri caizse sapasağlam çıkıyorlar. Yani biraz daha yaralayabilirdiniz değil mi o adamları ? Yedi tane erkek baya taş gibi o paramparça olmuş uçaktan çıkıyorlar. Bu kadar çok kurtulan sayısı da saçma geldi.
Fakat uçağın içinde bir arkadaşlarının son nefesini verme sahnesi cidden hoşuma gitti, adam resmen yaşadı yani oyunu verirken.
Gelgelelim karakterimize ilk kez kurt saldırma sahnesine. Leş yiyen bir kurtu kovalamak için cengaver gibi üzerine yürüyüp "hoşt,git" falan diye bağıran Ottway'e haliyle kurt saldırıyor ama o kadar kötü, o kadar yalan bir saldırma ki ben önce ayı saldırdı falan zannettim. Hatta ayı bile olabilir sayın okurlar o yaratık, inanın hala çözebilmiş değilim. Ama ısırık falan cidden Fetih 1453'teki domuz avı sahnesi kadar kötüydü.
İlk gecelerindeki kurt sürüsü ziyareti çok daha güzel bir şekilde çekilebilirdi şüphesiz. Karanlıkta bir anda çift çift gözler parlıyor ve Ottway eline bir ateş alıp diğerlerine diyor ki, " direkt olarak gözlerine bakın, sakın gözlerinizi ayırmayın". Onun bu lafından sonra internette kurtlarla ilgili ayrıntılı bir araştırma yaptım ve bulduklarım arasında şu vardı; " asla bir kurdun gözlerinin içine direkt olarak bakmayın, çünkü eğer bir alfa(kurt sürüsünün başı) ise bunu bir hakaret olarak algılayıp size saldırır. Hadi bunu geçtik, benim bildiğim kurtlar ateşten korkar. Yine yaptığım araştırmalarda kurtların içgüdüsel olarak ateşten korktuğunu öğrendim. Filmde sık sık ateş yaktılar hem geldiklerini görebilmek hem de ısınmak için ama kurt saldırlarının çoğu hep ateşin yanında oldu. Hatta adamın biri meşalesini kara gömmüş hemen yanına tuvaletini yaparken, bir kurt üzerine uçtu falan. Bu hayvanlar ateşten korkuyor, nasıl bu kadar yakındaki ateşi göz ardı edip de geliyor oralara? Saçma.
Karakter öldürme sırasının yanlış olduğunu da düşünüyorum. Bizim sinema derslerinde öğrendiğimiz bazı kemik kurallar var. Bunları uygulayıp uygulamamak tabi ki size kalmış ama gerçekten iyi bir şey yapmak istiyorsanız o belli kurallara uymanızda fayda var. Bu kurallardan bir tanesi de, eğer karakteriniz bir karşıt karakter değilse, mutlaka sevilebilir özellikleri olan bir insan olmalı. Yani izleyici karakteri sevebilmeli. Gerek dış görünüş, gerek tavırlar, düşünceler vs. Benim de film boyunca en sevdiğim karakteri daha uçak düşümünden çok yakın bir süre sonra öldürmesi bir kere rahatsız etti beni. Tabi şimdi "senin keyfine göre mi hareket edecekler, ya ben onu değil de başkasını sevdiysem nereden bilecek adamlar" gibi şeyler söyleyebilirsiniz ama inanın öyle değil. Yani filmi izlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Ölen karakterin üzerine çok daha fazla gidilebilir, daha sonra daha heyecanlı bir şekilde öldürülebilirdi. Ama o karakterin öldüğü sahneden bir olay vardı ki, filmin en güzel yeriydi. O da karakterden akan kanların kurdun birinin patisinin içine dolması ve yerde kıpkırmızı bir pati izi çıkması. Gerçekten yönetmenden bekleyemeceğim kadar güzel bir sahneydi.
Olmadık yerlerde, tam rahatlamışken bir anda kurt saldırması falan güzeldi, tabi olması gereken buydu zaten filmin başka bir konusu yoktu ama en sonda da artık final sahnesinde Alfa kurdu o kadar çok bekletmişler ki,  hayvan resmen karakterlerin hazırlanmasını falan bekliyor saygıyla.

Netice itibariyle film içinde mantıksal olarak hatalar olduğunu düşünüyorum ve çekim kalitesi de çok iyi değildi. Bazı yerleri gereksiz uzundu, sıkıyordu. Ben beğenmedim. Gidecekseniz yazdıklarımı okuyup gitmenizde fayda var :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder