30 Eylül 2009 Çarşamba

Laptopum bozuldu :/ Film izleyemez oldum..

16 Eylül 2009 Çarşamba

Darbe




Öncelikle belirtmeliyim ki, Dakota Fanning gibi bir çocuk yıldız, bir daha ne zaman dünyaya gelir çok merak ediyorum. Tüm dünyanın gözünün önünde büyüyen ve büyüdükçe kendine daha fazla hayran bırakan, geleceği inanılmaz parlak bir oyuncu.




Telekinetik güçleri olan bir grup insan, ''şirket'' adındaki kendilerini kobay olarak kullanan birlikten saklanmaktadır. Fakat bir gün işler çığırından çıkınca serbest olanlar olarak bir araya gelip şirkete son vermek zorunda olduklarını fark ederler. Çünkü işin ucunda ölümleri söz konusudur.


Filmimizden buram buram ''Heroes'' kokuları geliyor. Şirketten kaçan telekinetik güçlü insanlar, geleceği görenler, geçmişi görenler, nesneleri hareket ettirebilenler, aklınıza gelen her tip var. Hepsi de çok belli ki Heroes dizisinden esinlenmiş. Fakat yine de efektler olsun, filmin heyecanı olsun oldukça yerinde. Sadece biraz daha orjinal olunsa, daha güzel olabilirmiş.


Filmde en çok dikkatimi çeken karakter - Dakota Fanning'den sonra- çığlıkları ile insanları öldüren, camları patlatan Çin'li aile oldu. Ne zaman ki gözlüklerini çıkartıp inanılmaz itici bir şekile bürünüp çığlık attıklarında, gülmekten kendimi alamadım. Fena bir film değil, izlerseniz bir şey kaybetmezsiniz :)

14 Eylül 2009 Pazartesi

Eski sevgililerim


Orjinal adımız, Ghosts of girlfriends past.

Connor Mead (Matthew Mcconaughey), zengin,güçlü,zeki, çok yakışıklı ve kadın avcısı bir fotografçıdır. Kadınlara düşkün olduğu kadar onlara karşı bir o kadar da kaba ve saygısızdır. Bir gün erkek kardeşinin düğünü için ailenin en ünlü çapkını merhum Wayne Amca(Michael Douglas)sının evine gider. İçkiyi fazla kaçırdıktan sonra tuvaleti ziyareti sırasında Wayne Amca'nın hayaletiyle karşılaşır ve Wayne Amca ona bu gece üç hayalet tarafından ziyaret edileceğini, kendisi gibi bir hayat yaşarsa, kendisi gibi yalnız ve nefret edilen bir insan olarak öleceğini söyleyerek yok olur. İşler o saatten sonra gelişmeye başlar ve playboyumuz Connor, gece boyunca hayaletleriyle uğraşmak zorunda kalır. Bir yandan da çocukluk aşkı olan Jenny(Jennifer Garner)'i tekrardan kazanmaya çalışan Mead, eğlenceyle izleyeceğiniz bir gece geçirmeye başlar.


Fantastik olduğuna bakmayın, gerçekten çok eğlenceli bir film olmuş. Temposu en başından sonuna kadar yüksek olan, harika bir romantik komedi filmi, kaçırmamanızı tavsiye ederim :)

10 Eylül 2009 Perşembe

Histeri


Orjinal adı ''The Children'' olan filmimizin tanıtım cümlesi de çok ürkütücü ; '' Bu dünyayı onları siz getirdiniz ama onlar sizi göndermeye kararlı ''.


Noel'i beraber geçirmeye karar veren iki aile çocuklarını da alıp dağ evinde toplanırlar. Eve gelmeleriyle, Pauline isimli ufaklık kusmaya başlar, kendisini kötü hissettiğini söyler ve tüm gece çok garip davranışlar sergiler. Ertesi gün herkes kışın tadını çıkartıp oyunlar oynarken bir anda başlarına çok büyük bir felaket gelir. Pauline'nin oynadığı kızak eniştesinin ölümüne sebep olur. Herkes için güzel tatil günü cehenneme dönüşmüşken, evdeki diğer ufaklıklar da teker teker kusmaya başlarlar ve olaylar gelişmeye başlar. Ufaklıkların hepsi, enfeksiyon kapmışlardır ve bu enfeksiyon yüzünden gözlerini kırpmadan, kendi anne babalarını teker teker öldürmeye kararlıdırlar.

Filmin başından sonuna kadar tansiyon hiç düşmüyor, ufaklıkların oyunculuğu da gerçekten göz doldurucu. Bir annenin kendi çocuğunu bir diğer çocuğu ölmesin diye öldürüşüne şahit oluyoruz filmde. Bir yandan annenin bunalım hali, kendini bir canavar gibi hissetmesi, çocukların henüz 5-6 yaşlarından olmasından dolayı onları öldürmek yerine kendi ölümüne göz yumması gibi bir yandan insanın canını yakan bir çok sahne var ve bence gerçekten güzel bir iş çıkartmışlar. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim :)

8 Eylül 2009 Salı

Kan Gölü


Steven ve Jenny haftasonu Eden Gölü kıyısına tatile gelirler fakat bir grup serseri tarafından arabaları çalınınca hayal ettikleri güzel haftasonu cehenneme dönüşür. Arabalarını geri alıp uzaklaşırken kaza geçirirler ve arabada sıkışan Steve'i kurtarmak görevi Jenny'e düştüğünden çıkıp yardım aramaya gider fakat geldiğinde erkek arkadaşına 16 yaşındaki çocuklar tarafından işkence edildiğini görür ve tek yapabileceği şey çocuklardan kaçmaktır.


Film boyunca, çocuklar kovalıyor, kız kaçıyor. O kadar küçük çocukların nasıl böyle psikopat ve cani olabileceklerini düşünüp gerçekten çok sinirlenebilirsiniz. İnsan yediremiyor yani bu durumu. Olayı daha da duygusallaştırmak için çok klişe bir olayı daha kullanmışlar ki, Steven bu gezide Jenny'e evlilik teklifi edecekmiş fakat işte zaman bulamadan ölümle burun buruna geldi muhabbeti olmuş. Filmin anlatabileceğim hiç bir özelliğini bulamadım, oldukça sıradan ve zaman kaybı bir film olarak geçti benim tarihime. Sadece yangın sahnesi oldukça dikkat çekiciydi ve kız koşarken ayağına giren metal plaka sahnesi çok iyiydi. Tabi ki sinema göreceli bir kavram olduğundan izleyip kendiniz karar verin derim.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Kara Büyü


Sevgili dostum Emirhan'ın '' abi Justin Long oynuyor, seninki, izlemedin mi bu filmi ? Mutlaka izle ! '' demesi üzerine hemen akşamında filmi indirdim ve yaklaşık 10 dk önce de izlemeyi bitirdim fakat gerçekten uykularımı kaçıracak bir film çıktı. Orjinal adı Drag me to hell yani Beni cehenneme sürükle olsa da, biz Türkçe'ye Kara büyü diye çevirmişiz daha açık ve net diye.

Chirstine Brown kendi çapında, geleceği parlak bir bankacıdır ve aynı zamanda dört dörtlük bir erkek arkadaşı vardır, Clay ( Justin Long ). Bir gün Christine bankadayken, yaşlı ve çok enteresan bir kadın kredi borçlarının süresinin uzatılması için Christine'den yardım ister. Fakat yakın zamanda şirketin boş olan müdür yardımcılığı koltuğuna bir eleman seçileceğinden ve Christine de bu seçimin içinde olduğundan, bu durumu patronuna sormaya gider ve kararı kendisinin vermesi gerektiği cevabını alır. Bunun üstüne kalbi ile mantığı arasında kalan Christine sonunda mantığını seçer ve kadının bu teklifini reddeder. Yaşlı kadın buna dayanamaz ve Christine'e saldırıp onu lanetler.

Christine'nin cehennem kapılarından geçmesi için sadece 3 günü vardır. Bu 3 gün içinde de, Lamia isimli lanet kendisini günden güne mahvedecektir..


Gerçekten izlerken yerimden fırladığım çok fazla sahne oldu. Zaten o lanet olası yaşlı kadın filmin başından sonuna kadar size de huzur vermeyecektir emin olun. Sıra geldi Justin Long'a.. Yine sempatik tavırları, muhteşem sevgili karakteri ve tabi ki karşı konulamaz ses tonuyla kendisini gözlerimden kalpler çıkarak seyrettim :)
Filmde gerçekten ürkütücü sahnelerin olmasına rağmen tüm filmin heyecanını kaçıran çok aptal iki sahneye de şahit oldum ki bir tanesi ; keçinin içine giren şeytanın keçi kılığındaki halleri ve keçinin ısırdığı adamın salak saçma tavırları. Yani bu kadar yapmışsınız, gerdiniz ettiniz ama kardeşim yaptığınız filmi hiç mi izlemediniz ? diye sordurtuyor bu iki sahne yapımcılara. Her ne kadar klasik bir kara büyü filmi olsa da, filmin sonuna şaşırabilirsiniz. Çok fazla spoiler verdim film hakkında, en iyisi ben daha uzatmadan gidip seyredin :)

4 Eylül 2009 Cuma

Not : Seni Seviyorum

Dün akşam çok enteresan bir ruh halindeydim ve kendimi bir anda romantik bir film izlemeliyim derken buldum, sanırım durduk yere ağlamanın en kolay yolu olduğu için. İşe de yaradı ve,
filmin başından sonuna kadar hüngür hüngür ağladım.



Bu şekilde girmek istedim konuya çünkü gerçekten de başından sonuna kadar beni o kadar ağlattı ki.. Filmimizin orjinal adı P.S I love you. Başrol oyuncuları Hilary Swank ve Gerard Butler. İkisi de filmin başından sonuna kadar o kadar muhteşem bir performans sergilemişler ki gerçekten dört dörtlük bir film olmuş.

Holly ( Hilary Swank ) ve Gerry ( Gerard Butler ) 9 yıllık evli bir çifttir ve güzel bir evlilikleri olmasına rağmen, Holly her zamana hayattan daha iyisini beklemektedir, bu bekleyişler yüzünden çok sevdigi kocası Gerry'le sık sık tartışmaktadır. Bir gün Gerry beyin kanserinden ölür ve Holly 19'unda evlendiği, ilk erkeği ve aynı zamanda hayat arkadaşı olan Gerry'i kaybederek hayatla neredeyse tüm bağlantısını kopartır. Hayata küsmüş bir şekilde evinde yaşarken 30. yaş günü dolayısıyla ailesi ve yakın arkadaşları ona bir baskın yaparlar. O sırada eve gelen bir pakette Holly'nin adı yazar ve gelen paket ölmüş eşi Gerry'dendir.


Herkesi büyük bir şok sarmışken, her geçen gün Gerry'den gelen mektuplar Holly'i hayata döndürür ve yaklaşık bir sene boyunca bu mektuplarla kendini bambaşka bir oyunun içinde bulur. Olaylar her geçen gün çok daha değişik haller almaya başlar.



Holly'nin gitgelleri, yaşadığı acı o kadar gerçek geliyor ki gözünüze, izlerken kendinizi filmin içinde bulacağınıza garanti veririm.